Randy Pausch Amerikalı bilgisayar bilimleri profesörü ; ama her şeyden önce 1, 2 ve 5 yaşlarında üç tane çocuğu olan ve onlardan hiç ayrılmak istemeyen son derece duygusal bir babadır.
Pankreas kanseri teşhisi konulmuştur.Kanser tüm vücuduna yayılmış ve ölümcül olduğu söylenmiştir. Çocuklarına miras olarak bırakabileceği tek şeyin en iyi yapabildiği şey olan bir konuşma olabileceğini düşünmüş en son seminerini bu amaçla vermiştir. 25 Temmuz 2008 de aile evinde vefat etmiştir.
Aşağıda son ders adını verdiği son konferansını okuyacaksınız. Yorumsuz olarak size olduğu gibi sunulmuştur. Zira durum yorum yapılamayacak kadar açık ve nettir. Farkındalıklarla dolu bir okuma olması dileği ile…
Randy Pausch ağzından buyurun son derse…
Eylül ayında Carnegie Mollon Üniversitesinde yaptığım, akademik bir gelenek olarak ‘’son ders’’ dediğimiz konuşmayı yapacağım.
Öleceğinizi bildiğinizi ve son bir dersiniz kaldığınızı varsayalım. Öğrencilerinize ne söylerdiniz. Burada benim görmezden geldiğim bir nokta var aslında. O da bu durumun benim için faraza olmaması.
Pankreas kanseriyle mücadele ediyorum. Doktorlar yapılacak bir şey kalmadığını, son birkaç ayımın kaldığını söylüyorlar. Bu durumdan hoşlanmıyorum. Üç küçük çocuğum var. Dürüst olalım berbat bir durum. Ama yakında öleceğim konusunda yapabileceğim bir şey yok. Filmin sonunu biliyorum. Senaryoyu değiştiremem ama tadını çıkarabilirim. İsyan etmemi bekliyorsanız sizi hayal kırıklığına uğrattığım için üzgünüm. Seçimim acınacak biri olmak değil. Yakında ölecek olmama rağmen fiziksel olarak çok güçlüyüm. Hatta muhtemelen fiziksel olarak bir çoğunuzdan çok daha güçlüyüm.
Bugünkü konuşmamın konusu ölüm değil; hayat ve bu hayatın nasıl yaşanacağı; özellikle çocukluk hayallerimiz ve bu hayallerimizi gerçekleştirmek için neler yapabileceğimiz.
Çok mutlu bir çocukluk geçirdim. Dönüp fotoğraflara baktığımda gülümsemediğim tek bir fotoğraf bile bulamadım. Hep hayal kurardım. Televizyonu açıyorsunuz, insanlar aya ayak basıyor. Herşey mümkün. İşte bu ruhu hiçbir zaman kaybetmemeliyiz. Peki benim çocukluk hayallerim nelerdi? Ulusal futbol liginde oynamak. Ulaşamadığım çocukluk hayallerinden bir tanesi, önemli olan hayallerinize ulaşamasanızda, bunun için çabalarken çok şey elde ettiğini bilmek, çok sevdiğim bir söz var.
‘’Tecrübe istediğimizi elde edemediğimizde kazandıklarımızdır.’’ Uzun bir süre küçükler liğinde oynadım. Olağan üstü bir koçum vardı. Koç Tim Graham. Tam anlamıyla eski toprak. Antremandayken beni çok zorlardı. ‘’yanlış yapıyorsun, baştan al, tekrar yap, yıkılıyorsun, hemen sınav çek! ‘’ nefes almadan geçen iki saat. Antremandan sonra yardımcı koçlardan biri gelip;
‘’koç Graham seni çok zorladı ha ?’’ dedi.
Evet dedim
‘’Aslında bu iyi bir şey, seni umursadığı anlamına geliyor.Bir işi kötü yaptığında kimse umursamıyorsa senden umudu kesmiştir demektir.’’
Bu gerçekten içime işledi. Birisi sizi iki saat boyunca zorluyorsa daha iyi olmanızı istiyor demektir. Ve sonraki hayalim Walt Disney Imaginary.
Sekiz yaşındayken ailem beni California’da Disneyland’e götürdü. İnanılmaz bir deneyimdi. Tüm o oyuncaklar, gösteriler. İşte o gün ‘’Tanrım büyüyünce bende bunlar gibi şeyler yapmak istiyorum.’’dedim. Üniversiteden mezun olduktan sonra, tüm bu büyülü şeyleri yapan insanlardan biri olmaya çalıştım; sevimli bir ret mektubu aldım. Yüksek lisanstan sonra tekrar denedim ve ret mektuplarını yıllarca sakladım. Gerçekten çok ilham verici. Sonra garip bir şey oldu. Çalıştım, çok çalıştım ve genç yaşta öğretim üyesi olup belli araştırmalarda uzmanlaştım. Bu dönemde Disney için anlamlı beceriyi geliştirdim ve oraya girme şansını yakaladım. Tüm bunları yaratan ekibin bir parçası oldum. Alaaddin’ in sihirli lambası dediğimiz bir şey üzerinde çalıştık, gerçekten muhteşemdi. Ama bu noktaya gelmem onbeş yıldan uzun sürmüş, defalarca denemeler yapmıştım. Bu da bana yolumuzdaki engellerin bir amaca hizmet ettiğini, bizi yoldan ayırmak için değil devam etmeyi ne kadar istediğimizi görmemiz için bu engellerin yolumuzda olduğunu anladım.
Çocukluk hayalleriniz varsa anne-babanızın iyi olmasını tavsiye ediyorum. Ben bu konuda şanslıydım. Babamın temel düsturu ‘’Daima eğlen, eğlence anlayışın olsun, meraklan. Bunu hiç kaybetme.’’ Babam harika bir adamdı. 2.Dünya Savaşında savaştı. Kesinlikle muhteşem bir neslin parçasıydı. Babamı bir yıl önce kaybettik. Annem babamın eşyalarını elden geçirirken, 2. Dünya Savaşında aldığı cesaret madalyasını buldu. 50 yıl süren evlilikleri boyunca bundan hiç bahsetmemişti. Böylece babamdan çok büyük bir alçak gönüllülük dersi aldım. Şimdi sıra annem de. Anne saçını çektiğinde bile sizi sevendir. Alçakgönüllülükten bahsetmişken, annem hep bana siper olurdu. Doktoramı yaparken çok zor sınavlara girerdim. Bir gün eve geldiğimde doktora sınavlarının ne kadar zor olduğundan şikayet edip sızlanmaya başladım. Kolumu sıvazladı ve ne hissettiğini biliyoruz. Babanın senin yaşındayken 2. Dünya savaşında Almanlarla savaştığını unutma, sonunda doktoramı aldığımda kendimle gurur duyuyordum. Annem beni herkese şöyle tanıttı; ‘’ bu benim oğlum, doktor oldu, ama insanlara yardım edenlerden değil.’’ Muhtemelen annemle babamın yaptığı en güzel şey odamın duvarlarını boyamama izin vermeleriydi. Bir gün duvara resim çizmek istediğimi söyledim, tamam dediler. En güzeli bunu yapmama izin vermişlerdi. Yaratıcılığımı ifade etmemin, duvarın bozulmamış yapısından daha önemli olduğunu düşünmüşlerdi. Bu açıdan baktıkları için çok şanslıyım gerçekten. Annemler bana insanların eşyalar karşısındaki öneminden de bahsettiler. Büyüyüp ilk arabamı aldığımda, bu parlak üstü açılan araba beni çok heyecanlandırmıştı.
Kısa bir süre sonra öleceğim ama bu gün, yarın ve geriye kaç günüm kaldıysa hepsinde mutlu olmayı seçiyorum. Hayallerinizi gerçekleştirmek istiyorsanız başkalarıyla çalışıp iyi geçinseniz iyi edersiniz. Bu da bütünlük içinde yaşamanız anlamına gelir. Uygulamada zorlanacağınız basit bir tavsiye; yalnızca doğruyu söyleyin.
Son olarak şikayet etmek ya da sızlanmak bence sorunu gerçekten çözmez. Örneğin jack Robinson. Büyükler liginde oynayan ilk siyah. Sözleşmesinde insanlar ona tükürdüğünde şikayet etmeyeceğini söylüyor. Jack Robinson gibi mi? Yoksa sadece birkaç ayı kalmış olan ben gibimisiniz bilmem ama tüm zamanınızı ve enerjinizi şikayet ederek ya da oyunun tadını çıkararak geçirebilirsiniz. Muhtemelen ikincisi uzun vade de sizin için daha faydalı olur.
Bu konuşmayı neden yaptığımı söylemem gerektiğini düşünüyorum. Bu konuşma sadece çocukluk hayallerinizi nasıl gerçekleştirebileceğinizle ilgili değil bundan çok daha kapsamlı.
Hayatınızı nasıl yaşayacağınızla ilgili.
Sekiz yaşındayken ailem beni California’da Disneyland’e götürdü. İnanılmaz bir deneyimdi. Tüm o oyuncaklar, gösteriler. İşte o gün ‘’Tanrım büyüyünce bende bunlar gibi şeyler yapmak istiyorum.’’dedim. Üniversiteden mezun olduktan sonra, tüm bu büyülü şeyleri yapan insanlardan biri olmaya çalıştım; sevimli bir ret mektubu aldım. Yüksek lisanstan sonra tekrar denedim ve ret mektuplarını yıllarca sakladım. Gerçekten çok ilham verici. Sonra garip bir şey oldu. Çalıştım, çok çalıştım ve genç yaşta öğretim üyesi olup belli araştırmalarda uzmanlaştım. Bu dönemde Disney için anlamlı beceriyi geliştirdim ve oraya girme şansını yakaladım. Tüm bunları yaratan ekibin bir parçası oldum. Alaaddin’ in sihirli lambası dediğimiz bir şey üzerinde çalıştık, gerçekten muhteşemdi. Ama bu noktaya gelmem onbeş yıldan uzun sürmüş, defalarca denemeler yapmıştım. Bu da bana yolumuzdaki engellerin bir amaca hizmet ettiğini, bizi yoldan ayırmak için değil devam etmeyi ne kadar istediğimizi görmemiz için bu engellerin yolumuzda olduğunu anladım.
Çocukluk hayalleriniz varsa anne-babanızın iyi olmasını tavsiye ediyorum. Ben bu konuda şanslıydım. Babamın temel düsturu ‘’Daima eğlen, eğlence anlayışın olsun, meraklan. Bunu hiç kaybetme.’’ Babam harika bir adamdı. 2.Dünya Savaşında savaştı. Kesinlikle muhteşem bir neslin parçasıydı. Babamı bir yıl önce kaybettik. Annem babamın eşyalarını elden geçirirken, 2. Dünya Savaşında aldığı cesaret madalyasını buldu. 50 yıl süren evlilikleri boyunca bundan hiç bahsetmemişti. Böylece babamdan çok büyük bir alçak gönüllülük dersi aldım. Şimdi sıra annem de. Anne saçını çektiğinde bile sizi sevendir. Alçakgönüllülükten bahsetmişken, annem hep bana siper olurdu. Doktoramı yaparken çok zor sınavlara girerdim. Bir gün eve geldiğimde doktora sınavlarının ne kadar zor olduğundan şikayet edip sızlanmaya başladım. Kolumu sıvazladı ve ne hissettiğini biliyoruz. Babanın senin yaşındayken 2. Dünya savaşında Almanlarla savaştığını unutma, sonunda doktoramı aldığımda kendimle gurur duyuyordum. Annem beni herkese şöyle tanıttı; ‘’ bu benim oğlum, doktor oldu, ama insanlara yardım edenlerden değil.’’ Muhtemelen annemle babamın yaptığı en güzel şey odamın duvarlarını boyamama izin vermeleriydi. Bir gün duvara resim çizmek istediğimi söyledim, tamam dediler. En güzeli bunu yapmama izin vermişlerdi. Yaratıcılığımı ifade etmemin, duvarın bozulmamış yapısından daha önemli olduğunu düşünmüşlerdi. Bu açıdan baktıkları için çok şanslıyım gerçekten. Annemler bana insanların eşyalar karşısındaki öneminden de bahsettiler. Büyüyüp ilk arabamı aldığımda, bu parlak üstü açılan araba beni çok heyecanlandırmıştı.
Kısa bir süre sonra öleceğim ama bu gün, yarın ve geriye kaç günüm kaldıysa hepsinde mutlu olmayı seçiyorum. Hayallerinizi gerçekleştirmek istiyorsanız başkalarıyla çalışıp iyi geçinseniz iyi edersiniz. Bu da bütünlük içinde yaşamanız anlamına gelir. Uygulamada zorlanacağınız basit bir tavsiye; yalnızca doğruyu söyleyin.
işleri elinize yüzünüze bulaştırırsanız özür dileyin. Amerika da çok fazla kötü özür var. İyi bir özür üç kısımdan oluşur. Üzgünüm, benim hatamdı. Hatamı nasıl düzeltebilirim? Çoğu kişi üçüncü kısmı atlıyor. Samimiyette buradan anlaşılıyor.
Son olarak hepimizin hayatında; sevmediğimiz, hoşlanmadığımız şeyler yapan insanlar var. Yeteri kadar beklerseniz size iyi taraflarını da gösterirler. Bu konuda onları hızlandıramazsınız ama sabredebilirsiniz. Minnet gösterin. On yıllık genç bir öğretim üyesiyken, araştırma laboratuvarında çalışan on beş genç vardı. Onları bir haftalığına Disney’ e götürdüm. Meslektaşlarım bunun çok pahallıya patlamış olması gerektiğini söyleyip, nasıl böyle bir şey yapabildiğimi sordular. Bu çocuklar gece gündüz ben dünyadaki en iyi işi yapabileyim diye çalışıyorlar. Asıl böyle bir şeyi nasıl olur da yapamam? Minnet duymak çok basit ama güçlü bir şeydir.Son olarak şikayet etmek ya da sızlanmak bence sorunu gerçekten çözmez. Örneğin jack Robinson. Büyükler liginde oynayan ilk siyah. Sözleşmesinde insanlar ona tükürdüğünde şikayet etmeyeceğini söylüyor. Jack Robinson gibi mi? Yoksa sadece birkaç ayı kalmış olan ben gibimisiniz bilmem ama tüm zamanınızı ve enerjinizi şikayet ederek ya da oyunun tadını çıkararak geçirebilirsiniz. Muhtemelen ikincisi uzun vade de sizin için daha faydalı olur.
Bu konuşmayı neden yaptığımı söylemem gerektiğini düşünüyorum. Bu konuşma sadece çocukluk hayallerinizi nasıl gerçekleştirebileceğinizle ilgili değil bundan çok daha kapsamlı.
Hayatınızı nasıl yaşayacağınızla ilgili.
0 yorum :
Yorum Gönder