20 Ağustos 2013 Salı


Büyük insanların büyük hedefleri olur, 

Büyük hedeflerin büyük bedelleri olur. 


VICTOR HUGO, Kocum benim

Dünyaca ünlü “Sefiller” kitabının yazarı Victor Hugo Notre-Dame’de Paris kitabını kaleme alırken bütün elbiselerini bir sandığa koyup bir arkadaşına vermişti. Ondan kitabının yazımı bitene kadar elbiselerini getirmemesini istemişti. O başarılı olmak için dışarı dahi adım atmama bedelini ödemeye kararlıydı.

Bedel ödemeden hiç kimse başarılı olmamıştır ve olmayacaktır. Bedel; hedefimize ulaşmak için yapmamız gereken ancak yapmayı istemediğimiz, yaparken acı çektiğimiz, stres yaşadığımız durumlardır.

Bedel;

Diş ağrısında kurtulmak için, diş çektirmenin acısını çekmenizdir,

Bedel;

İşe geç kalmamak için sabah erkenden yollara düşmektir,

Bedel;

İstediğiniz elbiseyi almak için yüklü bir parayı harcamaktır

Bedel;

Tüm arkadaşlarınız sinemaya giderken sizin dershaneye gitmenizdir,

Bedel;

Tüm arkadaşlarınız en sevilen TV programını izlerken, sizin odanızda kitaplara boğulmanızdır,

Bedel;

Tüm arkadaşlarınızın bir sevgilisi varken, sizin sevgilinizin dersler olmasıdır,

Bedel;

Tüm arkadaşlarınız bir araya gelip eğlenirken sizin tek eğlencenizin test çözmek olmasıdır,

Bedel;

Ödüle ulaşmak için, istenmese de yapılması gerekeni yapmaktır.

Bedel;

Herkesin severek yaptığı, sizin severek yapacağınız, ama hedefinize ulaşmak için yapmamanız gereken etkinliklerden vazgeçmek, yapılması gerekeni yapmaktır.

Bir öğrencinin en önemli hedefleri, okulda başarılı olmak, eve iyi bir karne götürmek, üniversitede de istediği bölümü kazanmaktır. 

Kararınızı verin, hedefinize ulaşmak için nelerinizi feda edebilirsiniz. 

Soğuk kış günlerinde sıcak yatağınızı terk edebilir misiniz? 
Her gün hiç sıkılmadan yılmadan yüzlerce test çözebilir misiniz? 
Herkes eğlenceye giderken, siz odanızda masanızın başında kitaplara gömülebilir misiniz? 
Tuttuğunuz takımın maçlarını seyretmeyip asıl maçınız için çalışabilir misiniz?
Canınızın yapmak istediği şeylerden, canınız istemeden de olsa vazgeçebilir misiniz?
Evet, bunları yapabiliyorsanız siz bedel ödemeye hazırsınızdır.

Ödenen tek bedel ile başarılı olamazsınız. Sadece televizyon seyretme bedeliyle üniversitede en iyi bölümü kazanacağınızı düşünüyorsanız yanılıyorsunuz. Ödenen her bedel sizi başarıya adım adım yaklaştırmakta, son vuruşa sizi hazırlamaktadır. Jacob RIIS’in dediği gibi; “Çaresiz kaldığım zamanlarda gider, bir taş ustası bulur, onu seyrederim. Adam belki yüz kere vurur taşa. Ama değil kırmak, küçücük bir çatlak bile oluşturamaz. Sonra birden, yüz birinci vuruşta taş ikiye ayrılıverir. İşte o zaman anlarım ki; taşı ikiye bölen o son vuruş değil, ondan öncekilerdir.”



Kaynak: Üşenme Erteleme Vazgeçme / ALFA Yayınları / Ahmet Yıldız

www.ahmetyildiz.com

19 Ağustos 2013 Pazartesi

BAŞARMAK

Yazan: Unknown Saat: 00:01 Yorum Yap



Bir zamanlar hayvanlar aleminin sevimli yaratıklarından kurbağalar, kendi aralarında bir yarışma düzenlemişler.
Hedefin yüksek bir tepeye çıkmak olduğu bu yarışmaya kalabalık bir kurbağa sürüsü de seyirci olarak katılmışlar. 

Seyircilerden hiçbir kurbağa, yarışçıların bu yüksek tepeye çıkabilmesine ihtimal vermediği gibi “zavallı arkadaşlarımız, asla başaramayacaksınız, vazgeçin bu sevdadan!”diye tezahüratta bulunuyorlarmış.

Seyircilerin bu bağrışları sonucu azmini yitiren yarışmacılar, teker teker yarışmayı bırakmışlar. 
Sadece bir kurbağa, ümitleri tükenen diğer arkadaşlarına inat, büyük bir gayret ve çaba sonucu tepeye çıkmayı başarmış.




Hayret içinde kalan diğer arkadaşları bu mücadeleyi nasıl kazandığını merak etmişler. Kazanan kurbağanın yanına yaklaşarak, “Bunu nasıl başardın, bu başarının sırrı nedir?”diye sormuşlar. Ne yazık ki cevap alamamışlar.

Çünkü yarışmayı kazanan kurbağa sağırmış...

13 Ağustos 2013 Salı



Hayatı yaşar gibi yapıyoruz ama

aslında bal gibi seyrediyoruz işte…

Başkalarının yazdığı senaryoları izliyoruz akşamları….

 

Konuşmalarımız dizi filmlerinin replicleri gibi…

Onlarla gülüyor, onlarla hüzünleniyoruz…

Kişiliğimizi, kimliğimizi şekillendiriyorlar sanki…


Dizilerimizle ilgilenmekten, hayatı ilgi boyutundan bir türlü etki boyutuna taşıyamıyoruz. 


Etki alanımız öylesine daraldı ki etkinliklerimiz çoğunlukla ilgi boyutunda, haber, spor, dizi gibi başkalarının etkinliklerini izlemekten ibaret oldu.



Yakında çocuklar anne babaların kendilerine aldığı bilgisayar dahil oyuncaklara benzeyecekler …
“Heyy arkadaş canımı sıkma bir format atarım sana.”
“Bak senin ekran görüntünü sevmedim ne o yüzünün hali ?”

Oysa bir reklam vardı nasıldı o

“Babam çamaşır makinesi aldı annem bana kaldı.”

Hadi ordan çok beklersin, dizilerin reklam aralarında göreceksin anneni , çocuklar dua edecekler şu reklamlar uzasa da annem ve babamın etki alanına olmasa bile ilgi alanına bari gireyim diye.
Eeeee her seçim bir kaybediş diye boşuna dememişler

Anne! Teninin kokusunu özledim zamanımı geçirdiğim bu makine sen değil kablo kokuyor !
Baba! Bana aldığın hediyelerin hepsi kendi yerinde duruyor ve senin yüreğimde olman gereken yeri dolduramıyor hala bir boşluk var…


Ben sizin yokluğunuzun yerine ne koysam
dolmayacağını bilmeyecek yaştayım.

Sizinle ilgili anılarım bile olmayacak bir hayatı,
yaşadığımı anlamayacak yaştayım.

Siz bana uymayın “Azı karar, çoğu zarar” misali
benim gelişimim içine kendinizden de bir şeyler katın…

Ben büyüyorum,
benim 15 yaşımdaki halimi yaşasaydık keşke,
bitip giden dizileriniz yerine…




Kıssadan hisse

Sarp KAYA

Pedagoji derneğinin 5. Sini düzenlediği kampanya sonucunda bu bayram çocuklar keşfetmek için baktı. 


Birer birer kapıları çalıp şeker isteyen çocuklara verilen hediye paketleri onları tabiri caizse bulutların üzerine çıkardı. Kampanyaya katılan bizlere çocukların yüzlerindeki o ifadeyi görmek en büyük bayram sevinci oldu. 

Çocukların hediye paketlerini açıp içlerindeki büyüteçleri görünce verdikleri tepkiler ne kadar doğru bir iş yaptığımızı bir kez daha hatırlattı. 


Büyüteçleri alıp incelemeye başlayan “küçük araştırmacılarımız” doğanın keyfini çıkarttı. Kimileri hayvanları, kimileri eşyaları inceledi, kendilerini bambaşka maceralarda bulma fırsatı yakaladılar.
Biz ise bu kampanya sayesinde çocukların yüzlerinde tebessüm oluşturma ve onlara keşfetme fırsatı vermenin mutluluğunu yaşadık.

Böyle bir kampanya oluşturdukları için derneği kutluyor, bize de bu kampanyanın bir parçası olma fırsatı verdikleri için teşekkür ediyoruz.

6 Ağustos 2013 Salı



Pedagoji derneği çok güzel bir proje hazırlamış.
Derneği kutluyor, projelerini destekliyoruz.
 işte projenin detayları:

Pedagoji Derneği olarak çocuklara bayramı yeniden yaşatmak, yetişkinler olarak da bayramda çocukları daha fazla sevindirmek, çocukların bu bayramı/bayramları gelecekte tatlı bir hatıra ile yad etmelerini sağlamak amacıyla bir proje geliştirdik. Projemizin adı “Bu Bayram Çocukların Olsun” Bu sene Ramazan Bayramı’nda projemizin 5. sini gerçekleştiriyoruz.


Yaptığımız iş çok basit aslında. Bayramda çevremizde gördüğümüz 10 çocuğa hediye paketi içinde 10 hediye vermek. Bu bayram için seçtiğimiz hediye ise ‘BÜYÜTEÇ’. Amacımız büyüteç ile çocukları yeniden keşfetmeye sevk etmek..






Neler Yapmam Gerekiyor?

1) En yakın oyuncakçıya ya da kırtasiyeye gidin. 10 adet büyüteç alın. Hediye paketi yaptırın.

2) Bayram boyunca büyüteçleri yanınızda taşıyın ve kapınıza gelen ya da sokakta gördüğünüz 10 çocuğa hediye edin.

3) Projeye katılanlar arasında yer aldığınızı göstermek için adınızı, soyadınızı ve katıldığınız ili (Örn. Yusuf İşlek, Ankara) bize gönderin.


Hadi hep birlikte diyelim: Bu Bayram Çocukların Olsun!