31 Temmuz 2013 Çarşamba

KOÇUN KELEBEĞE YANITI...

Yazan: Unknown Saat: 22:54 Yorum Yap


Koçluğu kişinin kendi kaynaklarına ulaşarak ne istediğini ve eylem adımlarını tanımladığı sistematik bir süreç olarak tanımlıyoruz. Bununla birlikte koçluğun tam olarak ne olduğunu anlatabilmenin bir çok koçu ne kadar zorlayabileceğini de çok iyi biliyoruz.


O nedenle Sandro da Silva’nın kelebek metaforuyla paylaştığı hikayede olduğu gibi koçluğun farklı çalışma alanlarından (danışmanlık, mentorluk, rehberlik, terapi) farkını anlatmanın iyi bir başlangıç olacağını düşündük.

Daha iyi uçmak için yeni beceriler öğrenmek isteyen kelebeğe

-Danışmanın yanıtı: Senin ihtiyaçlarına özel hazırlamış olduğum plan burada, adım adım uyguladığında istediğin performansa ulaşacaksın.

-Mentorun yanıtı: Sevgili Kelebek, zamanında ben de çok zorlanmıştım. Şimdi bana dikkatle bakmanı istiyorum. Kanatlarımı nasıl kullandığımı iyice anladıysan, sıra sende demektir. Yok hayır, önce başını kaldıracaksın. Aynen böyle, gördün mü?

-Rehberin yanıtı: Demek daha iyi uçabilmek için yeni beceriler kazanmak istiyorsun. Peki daha iyi uçmaktan ne anlıyorsun? Senin için daha iyi uçmak ne demek?

-Terapistin yanıtı: Geçmişte benzer bir gelişim isteğin olmuş muydu? Seni neler zorlamıştı? Şimdi o ana gitmeni istiyorum…

-Koçun yanıtı: Bir ile on arasında bir ölçekte sahip olduğun becerileri değerlendirdiğinde kendini kaçta görüyorsun? Bu görüşmenin sonunda kaçta olmak istersin? Ulaştığını nereden anlayacaksın? Yeni beceriler kazanmak için hangi kaynakların var? Daha farklı kaynaklar neler olabilir? Bu kaynaklara nasıl ulaşabilirsin? Daha iyi uçmanın senin için değeri nedir? Bu konuda motivasyonunu nasıl değerlendiriyorsun? İlk atacağın eylem adımı ne olur? Bu adımı ne zaman gerçekleştirebilirsin?

Sonuç olarak “koç” koçluk alan kişinin tüm kaynaklara sahip olduğunu bilerek kendisinin konuyu tüm açılardan değerlendirebilmesi ve eylem adımlarını belirleyebilmesi için alan yaratan kişidir.

İşte bu nedenle biz

“En iyi koç orada olmayan koçtur.” 

diyoruz:-)


Kaynak : http://coachinghouse.wordpress.com/2012/03/01/bir-kelebegin-kocluk-hikayesi/



28 Temmuz 2013 Pazar

HAYAT KAVONOZU DERSİ

Yazan: Unknown Saat: 22:02 Yorum Yap



Aşağıdaki gerçek hikaye Kellog Business School’da (Northwestern Universitesi) iş idaresi master öğrencileri ile Zaman Yönetimi dersi profesörü arasında geçer.

Profesör sınıfa girip karşısında duran dünyanın en seçilmiş öğrencilerine kısa bir süre baktıktan sonra "Bugün Zaman Yönetimi konusunda deneyle karışık bir sınav yapacağız" dedi. Kürsüye yürüdü, kürsünün altından kocaman bir kavanoz çıkarttı. Arkadan kursunun altından bir düzine yumruk büyüklüğünde taş aldı ve taşları büyük bir dikkatle kavanozun içine yerleştirmeye başladı. Kavanozun daha başka taş almayacağına emin olduktan sonra öğrencilerine döndü ve "bu kavanoz doldu mu?" diye sordu. Öğrenciler hep bir ağızdan "Doldu" diye cevapladılar.
HAYAT KAVANOZU, KOÇUM BENİM

Profesör "Öyle mi?" dedi ve kürsünün altına eğilerek bir kova mucir çıkarttı. Muciri kavanozun ağzından yavaş yavaş döktü. Sonra kavanozu sallayarak mucirin taşların arasına yerleşmesini sağladı. Sonra öğrencilerine dönerek bir kez daha "bu kavanoz doldu mu?" diye sordu. Bir öğrenci "dolmadı herhalde" diye cevap verdi. "Doğru" dedi
Profesör ve gene kürsünün altına eğilerek bir kova kum aldı ve yavaş yavaş tüm kum taneleri taşlarla mucirlerin arasına nüfuz edene kadar döktü. Gene öğrencilerine döndü ve "bu kavanoz doldu mu?" diye sordu. Tüm sınıf bir ağızdan "Hayır" diye bağırdılar. "Güzel" dedi Profesör "Öğreniyorsunuz" diye ekledi ve kürsünün altına eğilerek bir sürahi su aldı ve kavanoz ağzına kadar doluncaya dek Suyu boşalttı. Sonra öğrencilerine dönerek "bu deneyin amacı neydi" diye sordu.
Uyanık bir öğrenci hemen "Zamanımız ne kadar dolu görünürse görünsün daha ayırabileceğimiz zamanımız mutlaka vardır" diye atladı. "Hayır" dedi Profesör, bu deneyin esas anlatmak istediği "Eğer büyük taşları baştan yerleştirmezsen küçükler girdikten sonra büyükleri hiç bir zaman kavanozun içine koyamazsın" gerçeğidir. Öğrenciler şaşkınlık içinde birbirlerine bakarken Profesör devam etti;

"Nedir hayatınızdaki büyük taşlar? 


Çocuklarınız, eşiniz, sevdikleriniz, arkadaşlarınız, eğitiminiz, hayalleriniz, sağlığınız, bir eser yaratmak,
başkalarına faydalı olmak, onlara bir şey öğretmek! Büyük taşlarınız belki bunlardan birisi, belki bir kaçı, belki hepsi. Bu akşam uykuya yatmadan önce iyice düşünün ve sizin büyük taşlarınız hangileridir iyi karar verin. Bilin ki büyük taşlarınızı kavanoza ilk olarak yerleştirmezseniz hiç bir zaman bir daha koyamazsınız, o zaman da ne kendinize, ne de alıştığınız kuruma, ne de ülkenize faydalı olursunuz.

26 Temmuz 2013 Cuma

HELİKOPTER ANNE BABALAR

Yazan: Unknown Saat: 01:26 Yorum Yap

Herşey çocuklar için… Anne babalar onların etrafında pervane oluyor… Çocuklarının peşinden ayrılmıyorlar. Her ihtiyaçlarına yanıt olmaya çalışıyorlar. Tıpkı bir helikopter gibi…


21. yy’ ın başlarında Avrupa ve Amerika’da yaygınlaşmaya başlayan “Helikopter ebeveyn” kavramı anne ve babaların, çocuklarının yaşamları, sorunları ve özellikle de eğitim konusundaki durumlarına yoğun bir dikkat vermesi ve aşırı önem göstermesi anlamına gelmektedir.

Çocuklarının peşinden koşan ve onların etrafında pervane olan bu anne-babalara her yere yetişen askeri helikopter örneğinden yola çıkarak “helikopter anne-babalar” adı verilmiştir.



Batı dünyasında yaygın olarak kullanılan helikopter ebeveynler kavramı, psikolojik ve sosyolojik bir sorun olarak ele alınmaktadır.
Elbette bütün anne babalar çocukları için en iyisinin olmasını ister. Ama helikopter ebeveynler çocuklarının kendi başarılarını ya da başarısızlıklarını görmesine fırsat vermezler. Çocukların hayatlarına karışmakta sınır tanımayan bu anne babalar çocuklarının okul ödevlerine, projelerine müdahale ederler. Üniversitede katılacakları etkinlikleri, kursları, birlikte yaşayacakları ev arkadaşlarını belirlerler. Bazıları ise çocuklarının okul döneminde aldıkları notları girdikleri sınavları bizzat takip etmektedir. Hatta bazıları üniversite sonrasında iş görüşmelerine ve mülakatlara giderken de çocuklarının peşini bırakmazlar.
Bu ebeveynler çocuklarının yaşayabilecekleri her türlü başarısızlığı ve kaybı önlemek için çocukların isteklerine engel olmak pahasına onları korumaya ve gözetmeye çalışırlar. Çünkü çocukları için en iyisini bildiklerine inanırlar. Bu anne babalar için çocuklarının nerede olduğu ve onların yardımına ihtiyacı olup olmadığı önemsizdir.

Helikopter anne babaların çocukları konusunda ciddi takıntıları vardır. Onlara küçük prensler ve prenseslermiş gibi davranırlar.

Çocuklarının doğumundan itibaren oynadıkları ilk oyundan üniversiteye başladıkları ilk güne kadar sürekli onların hayatlarını planlamaya çalışırlar. Onlara göre çocukları hiç büyümez; kaç yaşında olurlarsa olsunlar bakıma ve gözetime ihtiyaçları vardır. Çocuklarını futbol maçlarından, klarnet derslerine, üniversite hazırlık kurslarından karate derslerine götürürler. Anaokulu bitiminde bile mezuniyet kutlamaları yapılır. 
Başarısız oldukları sezonların sonlarında bile bu çocukları bekleyen ödüller vardır.“Bu çocuklara kahramanın kim.” diye sorulduğunda; “Annem- babam” der.

Sosyolog Mary Elizabeth Hughes’ e göre helikopter anne babaların bu tutumunun altında yatan sebep ekonomik kaygılardır. Çocuklarını bekleyen geleceğin belirsizliğinden korku duyan ebeveynler onları bu yolla gözetmeye, korumaya ve geleceğe hazırlamaya çalışmaktadırlar. Çocuklarının en iyisini yapması konusunda endişeli olan helikopter ebeveynlere göre, çocuklarının yaptıkları işlerin sonucunun mükemmel olmaması bir felaket demektir.
Çünkü onlar için çocuklarının büyüdüğünü ve yuvadan ayrıldığını görmek büyük bir tehdit oluşturmaktadır. 

Bu anne babaların  kendilerine sürekli gereksinim duyan çocuklarının olması bir ihtiyaçtır. çocuklarına verdiği "Sen beceriksizsin, işlerini tek başına halledemezsin, bu yüzden ben yanında olmalıyım" mesajı karşısında, çocuklar kendi becerileri hakkında şüpheye kapılmakta ve ebeveynin bu düşüncesini kabul etmektedirler.
Helikopter ebeveynlerin davranışları her ne kadar tamamıyle iyi niyetle olsa da, aşırı kollayıcı ve gözetici bu tutum çocuğa ciddi zararlar verebilir. Çocuklar bu koşullar altında kendi problemlerini kendileri çözmeyi öğrenemezler. Kendi başlarına sorunları çözmek ve gerektiğinde sorumluluk almak bu çocuklar için imkânsızlaşır.
Bununla birlikte ebeveynler kendi değerlerini çocuklarına benimsetmeye çalıştıklarında, çocukları yeteri kadar başarılı olmadığında kendilerini de başarısız olmuş gibi hissedebilir ve hayal kırıklığı yaşarlar. Psikologlar çocuklarının durumu sebebiyle kendisini değersiz hisseden ebeveynlerin kendileri ile ilgili de olumsuz inançları olduğunu belirtmektedir.

24 Temmuz 2013 Çarşamba

BÜYÜK RESİM

Yazan: Unknown Saat: 16:56 Yorum Yap



Kırktan fazla bilimsel makalesi yayınlanan ,çeşitli topluluklara gelişim seminerleri sunan bir iletişim uzmanı olan Doğan Cüceloğlu Büyük Resmin önemini anlatmış yazısında...

Büyük resim insanın yaşamının anlam kaynağıdır. Büyük resimde yer almayan olaylar, ilişkiler, insanlar, kitaplar o kişi için anlamsızdır. Anlamsız olunca da o olayın, ilişkinin kişinin yaşamında pek etkisi olmaz.



Öğrenciler okullara gidiyor. Neden? Sanırım bu sorunun cevabını bildiğimizi sanıyoruz, ama gerçekten biliyor muyuz?

Çocuklarımızı neden okula gönderiyoruz?

Bu sorunun üzerinde düşünmüş toplumlar var, henüz düşünmemiş toplumlarda var.



Siz niçin çocuğunuzu okula gönderiyorsunuz?

Çünkü herkes çocuğunu okula gönderiyor; yasalar mecbur kılıyor, başka ne yapacağız çocuğu, evde mi kalsın, nedenleriyle göndermeye devam ediyor olabilirsiniz.

Bu konu üzerinde düşünmüş olanlar iki farklı nedenden dolayı çocuklarına eğitim vermek isteyebilirler.

A- Eğitimle para kazanacak duruma gelirler, meslek edinirler, mevki edinirler, bağımsızlıklarını kazanırlar.

B- Eğitimle gelişirler, olabileceklerinin en iyisi olurlar. Olabileceğinin en iyisi olarak gelişmiş insanlar gönüllerince yaşayacak gücü ve olanakları yaratırlar. Özgür olurlar.

Bu sorunun yanıtını varsayalım ki büyükler (A) veya (B) tarzında biliyor, peki okula giden çocuklar biliyor mu?

“Çocuklar bilmese de olur, büyükler bilsin yeter,” diyen toplumlar olabildiği gibi, “Büyüklerin bilmesi yetmez, okula giden çocukların da bilmesi gerekir,” diyen toplumlar da olabilir.

Okula giden çocuk biyoloji, matematik, edebiyat, kimya, coğrafya, fizik, tarih, geometri gibi değişik alanlarda dersler alıyor. Daha doğrusu almak zorunda kalıyor. Ders yılı içinde her alanda farklı konular işleniyor. İşlenen konuların öğrencinin büyük resmiyle ilgisi üzerinde duruluyor mu?

Toplum kendi büyük resmini keşfetmeden eğitim kendi büyük resmini keşfedemez.


Toplum büyük resmini keşfetmiş mi?

Okul büyük resmini keşfetmiş mi?

Öğretmen büyük resmini keşfetmiş mi?

Aile büyük resmini keşfetmiş mi?

Ve öğrenci büyük resmini keşfetmiş mi?

Bana göre (A) düşüncesinde olan toplum, aile, okul, öğretmen kendi büyük resmini keşfedememişlerdir.

Standart testlere, notlara ve elde edilen sonuca göre başarılı görülüp ödüllere bel bağlamış eğitim sisteminde öğrenciler neyi, neden yaptıklarının farkında değildir. Sınav başarısının kendi başına hiçbir anlamı yoktur. Öğrenci, yaşamının bütünü içinde kendisinin anlamasının önemli olmadığı, kendisine anlamsız da gelse çalışıp, ezberleyip sınavda elde ettiği sonuca göre kendisine değer verildiği bir sistemin içindedir. Anlamsız, sıkıcı, bomboş bir hayatın içindedir; giydiği marka elbiselerle, ayakkabılarla, arkadaşları arasında yaptığı dedikodularla, takımını desteklemek ve diğerlerini yuhalamakla hayatını anlamlı kılmaya çalışmaktadır. Kabadayılıklar, çeteler, şiddet hayatın boşluğunu dolduran faaliyetler ve ilişkiler olmaktadır.

Öğrenci hangi alanda eğitim görüyorsa görsün, şu soruların cevabını verebilmesi onun için önemlidir:

1- Şimdi, bu derste öğrendiğimi neden öğreniyorum?

2- Benim yaşamımda, içinde yaşadığım toplumda ve dünyada, bunun anlamı ne?

3- Öğrenmem istenilen konularda gözlem yapma imkânlarım var mı?

4- Öğrendiğim şeyleri kendi yaşamımda, ailemde, çevremde uygulama olanağı bulabilecek miyim?

Büyük resim tek bir cümledir. Bu cümle özet bir cümledir ve bu cümlenin altında bir dizi başka önemli alt cümleler vardır.



18 Temmuz 2013 Perşembe

HAFIZA TEKNİKLERİ

Yazan: Unknown Saat: 15:47 Yorum Yap


Hafıza öğrenilen bir beceridir ve bu bilimsel bir gerçektir. Bunu herkez yapabilir yeterki hafızasını nasıl güçlendireceğini bilsin.


Sayıları ve listeleri kolayca hafızaya almayı öğrendikten sonra bu teknikleri günlük hayatınıza da, ders çalışırkende uygulamaya başlayabileceksiniz.


Eğitimin Kazandırdıkları

Yüzlerce yıllık araştırmalar sonucunda etkisi kanıtlanmış teknikleri, kolayca öğrenebileceksiniz.
Listeleri, sayıları, verileri hafızanıza almayı ve bu becerileri hayatınıza uygulamayı öğreneceksiniz.
Yaşınız ne olursa olsun zihinsel yeteneklerinizi keşfederek hafızanızın zindeliğini koruyabileceksiniz.
Çalıştığınız dersleri veya sunum yapacağınız konuları Power Point kullanmak yerine, Hafıza Haritalarını kullanarak unutmadan ve akıcı bir şekilde öğrenebilecek ve başkalarına anlatabileceksiniz.
Günlük yaşantınızda önemli bilgileri, not almaya ihtiyaç duymadan hafızanızda tutabileceksiniz.
Hafıza becerilerinizi sınavlarda, mülakatlarda, toplantılarda ve sosyal ortamlarda daha başarılı olmak için kullanabileceksiniz.

Öğreneceğiniz Hafıza Teknikleri ile başarıya kısa sürede ulaşabilirsiniz.


Hafıza geliştirme eğitimi sizin,
Gözlem ve Konsantrasyon gücünüzü arttırır,
Not almanıza gerek kalmadan konuşmalarınızı yapma ayrıcalığı sağlar,
Zihinsel çevikliğinizi geliştirir,
Özgüveninizi yükseltir,
Sınav sonuçlarınızı değiştirir…

Kullanılan hafıza araçları, Dünya hafıza şampiyonasına katılanların öğrendikleri ve kullandıkları tekniklerdir.

HIZLI OKUMA

Yazan: Unknown Saat: 15:36 Yorum Yap

Bilgi çağında hızlı okuma tekniklerini öğrenmek neredeyse bir zorunluluk, her öğrenci içinde bir hak haline gelmiştir. Hızlı Okuma eğitimi sayesinde bilimsel olarak kanıtlanmış tekniklerle, hızlı okumayı ve bilgiyi hafızanızda tutmayı öğreneceksiniz. Anlama hızınızı ve anahtar kelimeleri seçerek akılda tutma becerilerinizi geliştireceksiniz.

Bu eğitim pratik teknikleri ve alıştırmaları öğreterek üretkenliğinizi ve etkinizi artıracaktır. İnteraktif bir öğrenme ortamında gözlerinizin ve beyninizin bilgiyi nasıl hızlı algıladığını keşfedecek, okuma hızınızın nasıl arttığını farkedeceksiniz.


Kısa zamanda daha çok okuma
Okuma ve anlama hızınızı geliştirmek, gün boyunca okumak zorunda kaldığınız ders kitapları, web okumaları, gazete, dergi, kitap vb. gibi materyali çok daha kısa bir zaman içinde okuyup bitirmenizi sağlayacaktır.

Size daha fazla zaman kalır
Gün içinde okumaya harcadığınız 1,5-2 saatlik zamanı 45-50 dakikaya indirebilirseniz, haftada 7-8 saat spor yapabilir, sosyal yaşamanıza çok daha fazla zaman ayırabilirsiniz.
Hızlı ve Etkin Okuma becerileri sayesinde, bilgi birikiminiz artacaktır, Sınavlara hazırlananlar bu sayede sınav esnasında 30-35 dakika ekstra zaman kazanacaklardır.

ZİHİN HARİTALARI

Yazan: Unknown Saat: 15:29 Yorum Yap


Zihin haritaları nedir?

Tony Buzan ın Zihin Haritaları tekniği, beynin tüm potansiyelini açığa çıkarmak için evrensel anahtarlar sağlayan güçlü bir grafik tekniğidir.

Zihin haritaları eğitim hayatındaki sihirli bir değnektir ve her öğrencinim zihin haritalarını öğrenmeye hakkı vardır.


Zihin Haritası, aklımızda tutmamız gereken bilgiyi bütün olarak görmemizi sağlar.

Zihin Haritası, detayları daha iyi görmenizi sağlar.

Zihin Haritası, beynimizin hem sol hem de sağ bölümünü yani ikisini birden kullanmamızı sağlar.

Zihin Haritası, kelimeleri resme dönüştürmemizi sağlar. Böylece bilgiyi sürekli hatırlarız.

Zihin Haritası, düşüncelerimizin kağıda döküldüğü en somut ve en hızlı hatırlama tekniğidir.

Zihin Haritası, tasarımı ve şekilleri size ait olan bilgidir.


Zihin Haritalarının öğrencilere faydaları:

Bilgiyi kalıcı hale getirmek

Başarı odaklı eğitim

Problem çözme

Dikkat ve konsantrasyon artışı

Öğrenilenleri davranışa dönüştürme

Öğrencide özgüven artışı

Kelimelerle görsellerin birlikteliği

Öğrenci ve veli memnuniyeti

Ders notlarının yükselmesi





ÖĞRENCİ KOÇLUĞU

Yazan: Unknown Saat: 15:13 Yorum Yap


Bir çok öğrenci küçücük yaşlarında ailelerininde katkılarıyla saplantıya dönüşen gelecekle ilgili kaygılar yaşamaktadır.

Öğrenci koçluğu; seçme yerleştirme sistemimizim getirdiği bazı ihtiyaçlar sonucunda Aile, okul ve Öğrenci üçgeninin imdanına yetişen bir sistemdir.


öğrenci koçluğu


Aile-Okul-Öğrenci üçgenindeki ilişki sonucu hedeflene sonuçlar

-okul Başarısı

-sınav başarısı

-hayata hazırlıktır.

Çocuklarımızın gelişim aşamalarında onlara destek olmak büyük önem taşır. Onlara gerek okul hayatlarında gerekse aile, arkadaş, öğretmen ilişkilerinde farkındalık kazandıran kişi öğrenci koçudur.

Öğrenci koçu öğrencileri hedef belirleme ve başarıya ulaştırma gibi temel kavramlarla tanıştırır. Öğrencilere küçük yaşlardan başlayarak yol haritası belirlemede destek olur.

Öğrenci koçu ,çocuğu öğrenilmiş çaresizlikten kurtarır. Koç her çocuğu mükemmel kabul eder ve onun içindeki potansiyeli ortaya çıkarır.

Öğrenci koçu öğrenciye yeni bir bakış açısı kazandırır ancak ailenin öğrenci koçluğundaki rolü büyüktür. Öğrenci koçluğu aile, çocuk ve koç arasındaki başarılı bir takım oyunudur. Ailenin yardım ve desteğine her zaman ihtiyaç vardır. Öğrenci koçluğu öğretmenlere, öğrencilere, ailelere birbiriyle ilişkilerinde yol haritası verir.

Öğrenci Koçluğu bir farkındalık sürecidir. Koç çocuğa neyi, nasıl yapacağını söylemez, çocukta öyle bir farkındalık yaratır ki neyi nasıl yapacağını çocuk zaten bilir.

Öğrenci koçu önce öğrencinin kendini farketmesini sağlar. Güçlü ve zayıf yanlarını çıkartır.hedef belirleme konusunda çocuğa destek olur gerekli motivasyonu sağlar.

Koç öğrencinin neden ders çalışmadığı ile ilgilenmez. Koç öğrencinin nasıl sıkılmadan ders çalışabileceği ve ailenin koçun yardımıyla buna nasıl katkı sağlayabileceği ile ilgilenir. Ders çalışma sorununun çözümü yine ders çalışacak öğrencide olmalıdır. Öğrenci çözümü koçunun sorduğu doğru sorulara yanıt vererek kendisi bulmalıdır.



Öğrenci koçluğu tamamiyle gizlilik ve etik değerler çerçevesinde sunulan çocuğun hayat yolculuğunda yoluna ışık tutan bir hizmettir…